Yüzde 40 işsizlik ile nasıl yaşanır?

Sanat düşkünü
6 min readFeb 27, 2021

--

İki Almanya’nın birleşmesi sonrası fırlayan işsizliği kontrol altına almak için Gerhard Schröder hükümeti 2003 senesinde sert önlemler aldı. İşsizlik maaşının süresini ciddi oranda kıstılar, emeklilik ve sosyal yardımları daralttılar, süreli işleri kalıcılaştırdılar, mini iş diye tam zamanlı olmayan (haftada 1 gün mesela), emekliliğe yaramayan iş türleri çıkardılar. Almanya’yı bir anda eskiye kıyasla çok farklı, esnek bir piyasaya çevirdiler. Bu sayede işsizlik orta vadede düştü ama tahmin edebileceğiniz gibi geçici işler, mini işler vs. bayağı yaygınlaştı. Schröder, 2005'te iktidarı kaybetti diğer sol partilere kaptırdığı oy yüzünden. Partisi, Merkel’in ufak ortağı oldu. 2009 seçimlerinde de dibe vurdular. Son senelerde yaşadıkları sıkıntıların faturasını sosyal demokratlara kesti seçmen. Bütün bu düzenlemeler belki işsizliği azalttı ama sosyal devlet kuşa çevrildiği için sosyal demokratlar tabanlarını kaybetti, sittin sene de bir daha iktidara gelemezler. Merkel iktidarı aradığı geniş oyun alanına sosyal demokratlar sayesinde kavuştu, faturasını da ödemedi ve senelerce başarılı bir iktidar olarak düşük işsizliğin ekmeğini yedi.

İşsizlik ilginç bir olgu. Kağıt üstünde bakınca bir ekonominin en temel metriği. Sonuçta ekonomi dediğimiz şeyde insanlar çalışacak, para kazanacak, ve harcayacak. Rantiyeci falan değilseniz bu çok standart bir reçete hayatta kalmak için. E bir hükümet ülkede insanlara çalışacak iş bile sunamıyorsa, başarısız bir hükümettir. Kağıt üstünde bu bariz. Ama uygulamada işler böyle yürümüyor. İşsizliği düşüren hükümet alkışlanmıyor, nasıl düşürdüğü önem kazanıyor. İşsizliği arttıran hükümet de devrilmiyor, faturayı başkalarına atmaya çalışıyor, genelde de başarıyor.

Farklı ülkelere baktığımızda yaygın bir olgu görüyoruz. İşsizlik tek başına hiçbir yerde hükümet devirmiyor. İşsizlik dağlara taşlara varsa da hükümetler düşmüyor. Bize benzer ülkelerden ne İspanya’da, ne Yunanistan’da, ne de Arjantin’de işsizlik tek başına hükümet devirmedi. Hükümetleri ekonomik olarak büyük çöküşler deviriyor. 2001 krizinin hem Türkiye’de hem Arjantin’de hükümet devirmesi gibi ya da hükümetlerin kemer sıkma politikalarına şiddetli tepkiler gibi. Bunun örneklerini de Yunanistan ve İspanya’da gördük.

Neden böyle oluyor?

İnsanlar işsizliğe de fakirliğe de alışıyor. Yeri geliyor kendisini suçluyor yeri geliyor annesini babasını ama ekonominin asıl kaptanı olan hükümetler tek başına işsizlik arttı diye gol yemiyor. Sadece bizde değil dünyanın diğer ülkelerinde de böyle olmuyor. 5 sene önce sahip olduğu alım gücüne sahip olamamaya sinirleniyor insanlar ama bunu kabulleniyor çoğu. İnsanları fakirliğin kaçınılmaz olduğuna, başka bir yol olmadığına ikna edebilirseniz insanlar her şeye alışıyor. Mesele ikna etmek. Yeri gelir global bir krize atarsınız boku, yeri gelir dış mihraklar dersiniz, yeri gelir suçu eski hükümete atarsınız ama ikna edebiliyorsanız sorun yaratmıyor işsizlik.

Ne zaman ki işsizlik toplumda bir birikme ve patlamaya yol açıyor, ne zaman ki insanlar sikerler noktasını geçiyor, o zaman sıkıntı işte. Muhammed Bouzazi Tunus’ta kendini yakana kadar devletteki rüşvet de hükümet devirmez derdik ama olaylar bir anda nereye geldi, hep beraber gördük. İşsizlik de aynı belli bir seviyede tepkiye yol açınca hükümetler değişiyor ama tek başına bunun garantisi yok. İşsiz insanları işsiz olmak zorunda olmadıklarına, başka bir yol olduğuna ama bunun için hükümetin bir şeyler yapması gerektiğine ikna edebilirseniz her şey mümkün. Oradan mobilize de olurlar, seçimi de domine ederler, isyan da ederler.

İşsizlik ne kadar birikirse patlar o zaman?

Ya da patlayacağının garantisi var mı? İşte işsizliğin türleri var. Şimdi detaya girip zaten sıkıcı olan yazıyı daha da sıkıcılaştırmak istemem ama 2 tanesini bilseniz yeter. Birincisi krizlere bağlı olarak oluşan geçici işsizlik. Kriz oluyor, insanlar panik oluyor, para harcamıyor, işyerleri kapanıyor, hop işsizlik. Bunun çözümü basit. Krizi bitir, insanların güvenini kazan, para harcasınlar, düzeliyor. İkincisi yapısal sorunlara bağlı kalıcı işsizlik. Bir sürü sorundan ötürü bir ülkede işsizlik belli seviyelerin altına inemiyor. Çözümü kolay değil çünkü genelde sorunun ne olduğu konusunda bile uzlaşmak zor. Öyle yapışıp kalıyor bu işsizlik. İspanya güzel bir örnek buna. 80'lerden beri yüzde 15 ve üstü işsizlik ile yaşadılar. 90'ların ikinci yarısından 2000'lerin ortasına kadar 50 takla atarak ciddi oranda düşürdüler ama sonra tekrar zıpladı ve 5 senedir uğraşmalarına rağmen işsizlik yüzde 15 civarında. İşin kötü yanı işsizlik belki azalıyor ama tamamen geçici ve dandik işlerle oluyor. Yaz aylarında iş var, sonra iş yok bir sürü insan için. Vurucu olansa şu. İspanya, OECD ve IMF gibi kuruluşların işsizliği düşürmek için önerdiği her şeyi de yapan bir ülke zaten. İş güvencesi az, sosyal işsizlik programları az, işlerin çoğu geçici. Buna rağmen işsizlikten kurtulamıyor.

Türkiye’de ise yapısal işsizlik düşünülenin aksine genelde az olmuştur. Krize bağlı geçici işsizlik de azdi aslında. Aşağıda tarihsel oranları görebilirsiniz. Krizlerle boğuşulan, yağ kuyruklarıyla meşhur 70'lerin sonunda bile yüzde 10'a ucundan dokunuyor. Keza büyük 2001 krizinden sonra da 10'u anca geçiyor. Farklı olarak Akp döneminde işsizlik azalmıyor onca başarı öyküsüne ve asgari ücretin feci oranda yaygınlaşmasına rağmen. Yüzde 10 bizim yeni yapısal işsizliğimiz olmuştu son 3 seneye kadar. (Aşağıda yok ama 2018: 10.8; 2019: 13.5; 2020: 13.1)

TÜİK’in yaptığı katakullileri şurada detaylı olarak anlatmıştım zaten. (Detaya girmeden diyelim ki TÜİK sadece teknik olarak iş aramayanları istatistiklerinin dışında tutuyor.) Bu durumda bile son 3 senedir 2001 krizinin etkisini gördüğümüz 2002 senesine kıyasla çok ciddi bir artış var. 2019'a kadar yüzde 5 olan bu fark, geçen sene işten çıkarma yasaklarına, Kısa Çalışma Ödeneklerine rağmen 3 katına çıkmış. Bakınız burada ücretsiz izin dümeninde kıstırılan 3 milyona yakın insan yok bile.

Adını artık koymamız gerek. Biz son 3 senedir derin bir krizdeyiz. Bu öyle dolar çıktı, enflasyon uçtu tarzı geçici bir kriz de değil. Pandemiyle de alakası yok diğer ülkelerin aksine. Bayağı bayağı yapısal bir kriz. Sebebi de aynı şekilde yapısal. O yüzden devletin harcamalarını biraz arttırmasıyla vs. çözülecek bir şey değil. 3 senedir her türlü geçici önlem alındı zaten. Ama yetmedi. 3 senedir dünyadaki benzerlerimizin hepsinden ayrışıyoruz.

Görüldüğü üzere 2000'lerin başında krizden yeni çıkmış halimizle bile biz Polonya’dan da, Slovakya’dan da, Avrupa’daki bilimum doğu bloğu ülkesinden de bayağı iyi durumdaydık. Ki düşünün bahsettiğimiz ülke Avrupa’nın yeni sanayi sitesi Polonya. 2014'e kadar biz alayının önündeyken o seneden beri biz kötüye giderken bütün rakiplerimiz daha iyiye gidiyor. Allahın Slovakya’sı bile bize fark atıyor kaç senedir. Artık işsizlik konusunda rakiplerimiz Afrika’nın incisi Nijerya, Güney Afrika falan. Kriz ikizimiz Arjantin de ufak ufak bize eşlik ediyor görüldüğü gibi.

Ne olacak peki şimdi?

Pandemi döneminde dünyanın belli başlı ekonomilerinde benzer yöntemler denendi. Şirketler batmasın diye destekler verildi, kısa çalışma ödenekleri ile firmaların eleman çıkarması engellendi, işsiz kalan insanlara işsizlik maaşı bağlandı, çocuk yardımı, tek seferlik destek gibi paketlerle her vatandaşa mali destek verildi. Türkiye bunların hiçbirini yapmadı. En az sosyal yardım verenler listesinde liderlik yarışı verdi onun yerine. Pandemi krizi bittikten sonra da ekonomiyi geçici önlemlerle yönetmek dışında hiçbir şey yapmayacak/yapamayacak. Biz Almanya değiliz ki daha ne sözde reformu yapacak hükümet? Zaten hayvan gibi sert bir emek piyasası var Türkiye’de. Kaldıracak ne kaldı? Kıdemi komple kaldırır, işten atmayı kolaylaştırır vs vs. İki atımlık barutu kaldı. Bize şu son 3 senede yerleşen işsizlik yüzde 20–30 seviyesinden aşağıya büyük ihtimalle hiç inmeyecek, yapısal bir hale gelecek. Yarın öbür gün iktidar değişirse de yeni gelenler aynı Schröeder gibi emek piyasasında kalan tek tük kuralların hepsini dümdüz edecek, sosyal devletin fişini tamamen çekecek, ücretler iyice dibe vuracak ve bir sonraki seçinde iktidarı aynen geri Akp ve o zamanki türevi neyse ona devredecek.

Kısaca bu yüksek işsizlik bizimle olacak uzun süre. Biz bu simulasyonda çok farklı bir yere geçiyoruz şu an. Bu konuda farkındalık yaratılmayan her gün potansiyel bir patlama öteleniyor ve bu işsizlik evimize yerleşiyor. Bu konuda sabah akşam konuşmayan muhalefet de buna çanak tutuyor. Yüzde 40 işsizlik ile de yaşanır, yüzde 50 ile de yaşanır. İnsanoğlu her şeye alışıyor, buna da alışır. İspanya gibi yazları iş bulacak belki insanlar, kışları işsiz gezecek. Almanya gibi haftada 1 gün çalışabilecek çoğunluk belki, emeklilik onlara hayal olacak. Ya da sweatshoplarda 3 kuruşa haftada 60 saat çalışılacak insanlar kaçak kaçak. Hepsi mümkün. Ve bu yüksek işsizlik yüzünden çocuklarınız belki asgari ücret üstünü hiç görmeyecek bile. Yani konu sıkıcı, konuşmak daha da sıkıcı, ama bir şeyler yapılmazsa çok daha can sıkıcı bir hale gelip orada kalacak ömür boyu.

--

--